19 Ağustos 2011 Cuma

Ülkemizde Cami Halısı



El dokusu halılar elde veya fabrikada eğrilmiş, yün, pamuk ve ipek ipliğin çözgü haline getirilerek halı tezgahına taşınması ya da bu ipliklerin tezgah üzerinde çözülmesi ve bu çözgülere tekniğine uygun olarak yün veya ipek ilmelerin bağlanması suretiyle oluşturulan yaygılardır. Tekstil tarihinde binlerce yıldır temel üretim tekniği değişmeden günümüze dek önemini koruyan tek ürün el dokusu halıdır. Başka tekstil ürünleri modaya ve değişen teknolojiye bağlı olarak demode olurken halı her çağda hep modern kalmıştır.
Halıcılık çok eski zamanlardan beri ülkemizde uğraşılan bir ata sanatıdır . Bugün de hemen her bölgemizde halıcılık faaliyetleri yaygınlaşmış ve canlanmış durumdadır. Günümüzde el dokusu halıların gerek iç gerekse dış piyasada önemle aranır duruma geldiği görülmektedir.
Ülkemizde el dokusu halıcılıkla ge pimini sağlayan binlerce aile bulunmakta ve ailelerin tüm bireylerinin iş gücünü değerlendirmeye yönelik bir aile sanatı halinde yürütülmektedir. Bu nedenle el dokusu halıcılık nüfusumuzun büyük bir çoğunluğunu oluşturan kadın iş gücünün aktif hale getirilmesinde önemli rol oynayan, sosyo¬ekonomik yapımıza uygun düşen ve ülke kalkınma politikasında küçümsenmeyecek derecede etkinliği olan bir el sanatıdır.
Ülkemizin içinde bulunduğu sosyo-ekonomik koşullar nedeniyle gelir kaynaklarımızın en verimli şekilde değerlendirilmesi, ödemeler dengesindeki açıkların kapatılabilmesi ve özellikle son yıllarda büyük boyutlara ulaşan işsizliğin giderilebilmesi için insan gücünden yeterince yararlanmanın bir zorunluluk olduğu göze çarpmaktadır. Nitekim son yıllarda yapılan hükümet plan ve program çalışmaları ile teknik ve ekonomik içerikli bir çok araştırmalar da bu gerçeği vurgulamaktadır (Anonim 1995).
Ülkemiz sanayileşme çabası içinde olan bir tarım ülkesidir. Tarım sektörünün GSYİH (Gayri Safı Yurtiçi Hasıla) içindeki payı 1990 yılında %17.5 iken bu oran son yıllarda %15 düzeyine inmiştir. Buna karşılık tarımın sivil istihdamdaki payı ise %45 ile ağırlığını sürdürmektedir. Tarımın ekonomideki önemi azalırken, nüfusun önemli bir kısmı geçimini tanmla sağlamaya devam etmektedir. Tarım sektöründe istihdam edilenlerin geliri ise diğer sektörlere nazaran düşüktür. Tarım sektöründe çalışanların yaklaşık %60'ını ücretsiz aile işçileri oluşturmaktadır ve bu işçilerin %80'i kadındır. Aynı zamanda kırsal kesimde 12-14 yaş grubundaki kadınların toplam işgücü içindeki payı %4.5 düzeyindedir. Bu bilgilerden tarım kesiminde çalışanların nüfuslarına oranla az bir katma değer oluşturdukları ve bu kesimde kullanılmayan işgücü fazlasının bulunduğu anlaşılmaktadır. Bu durumun tarım kesiminde işin mevsimlik olmasından kaynaklandığı söylenebilir. Mevsimlik tarımsal işsizliğin yanında sürekli tanmsal işsizliğinde önemli boyutlara ulaştığı işsiz sayısının 1994'de 2.139.000 kişiye ulaştığı bu rakamın 2.000 yılında 1.175.000 kişiye ineceğinin tahmin edildiği (Anonim 1995)'de belirtilmektedir.
İşe ihtiyacı olan işgücü fazlasının büyük hızla arttığı ülkemizde yıllık dış ticaret açığımız ise 1995'de 2.3 milyar dolardır ve 2000 yılında bu rakamın 10.4-10.5 milyar dolara yükseleceği tahmin edilmektedir. Dış borç stokunun GSMH'ya oranı 1995 %41.3 düzeyindedir ve 2000 yılında %27.1-%23.6 oranına düşeceği tahmin edilmektedir (Anonim 1995).
Bu durumda ülkemiz bir yanda milyonlarca çalışabilir aktif nüfusu ve kadın iş gücünü GSMH'ya hiç bir katkısı olmaksızın besleyen diğer yanda ödemeler dengesinde milyarlarca dolar açık veren, 2000 yılında 10 milyon doların üzerinde dış borcu olacağı tahmin edilen bir görünüm sergilemektedir.
Toplam işgücü içindeki azami ilkokul öğrenimi görenlerin oram %75'i bulmaktadır. Çıraklık sistemi yeterince geliştirilememiştir. İşgücünün ortalama niteliğinin düşüklüğü istihdamın geliştirilmesine kısıtlayıcı bir etki yapmaktadır. Doğu ve Güneydoğu Anadolu, Karadeniz ve İç Anadolu Bölgelerinin bazı yörelerinde işsizlik yaygın bir nitelik kazanmıştır. İşsizliğin artması ve ekonomik dengelerin bozulması, toplumlarda ve ülkelerde büyük sosyal sorunlara neden olmaktadır. Bunun önlenmesi için en etkin yol ise açık işgücünün istihdam edilmesidir.
Bu durumda insan işgücümüzü çok az ilk tesis sermayesi isteyen, eğitim düzeyi düşük olan kesimin de çalışabileceği, her yaştaki kadın iş gücünün değerlendirilebileceği alanlara kaydırmanın yararlı olduğu göze çarpmaktadır. Bu tür imkanlar sağlayan en önemli iş kollarından biri de el dokusu halıcılıktır. El dokusu halıcılığa gerekli yatırım yapılmak suretiyle mevsimlik ve sürekli işsizlik önlenebileceği gibi dış satıma yönelik üretim nedeni ile, ülkemiz ödemeler dengesi açığı da olumlu yönde etkilenecektir.
Nitekim bu durum hükümet politikalarına da yansımıştır. VII. Beş Yıllık Kalkınma Plam'na göre yerel ekonomik potansiyellerin harekete geçirilmesi için kamuoyunun da teşvik ve desteği ile doğa, insan gücü ve finansman kaynaklarını kullanarak piyasada rekabet gücüne sahip olacak girişimlerin gelişmesinin sağlanacağı belirtilmektedir. Ayrıca, üretken ekonomik faaliyet ve istihdam potansiyeli taşıyan somut projelerin gerçekleştirilmesini sağlayacak çözümlerin, yerel ihtiyaç ve kapasiteleri de dikkate alarak hayata geçirileceği de belirtilmektedir. Bu çerçevede özellikle halıcılık ve el sanatları alanlarında da faaliyet gösteren girişimlerin hedefleneceği ifade edilmektedir.
Türkiye'de el dokusu halı üretimi üç şekilde gerçekleşmektedir. Bunlar, üreticinin kendi adına dokuması, atölyelerde yapılan üretim ve fason üretimdir. Büyük ihracatçı ve toptancılar el dokusu halıların bir kısmını köylülerden ve yerel küçük toptancılardan almakta, bir kısmını ise fason olarak dokutmaktadır. Şekil 1.1.'de bir el dokusu halının dokuyucudan kullanıcıya gelinceye kadar kat ettiği aşamalar görülmektedir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder